Türk Edebiyat Klasiği "Kürk Mantolu Madonna"
Edebiyat dünyasının en önemli yazarlarından biri olan Sabahattin Ali'nin muhteşem kitabı "Kürk Mantolu Madonna". Anlatım tarzı ve kurgusuyla herkesin dikkatinin çeken çok güzel bir kitap.
YAZAR HAKKINDA BİLGİ:
25
Şubat 1907’de Gümülcine’de doğdu,2 Nisan 1948’de Kırklareli’nde öldü.İstanbul
İlköğretmen Okulu’nu bitiren Sabahattin Ali,Yozgat’ta bir yıl öğretmenlikten
sonra,1928 yılında Milli Eğitim Bakanlığı’nca Almanya’ya gönderildi.1930’da
döndükten sonra Aydın,Konya ve Ankara ortaokullarında Almanca
öğretmenliği,Milli Eğitim Bakanlığı Yayın Müdürlüğü’nde memurluk ve Devlet
Konservatuvarı’nda dramaturglukyaptı.1945’te bakanlık emrine alındı,İstanbul’da
Markopaşa adlı mizah gazetesini çıkardı.1948’de bir yazısı yüzünden
tutuklandı,üç ay kadar hapis yattı.Sürekli izlendiği için yurtdışına kaçmak
istedi,ancak Kırklareli dolaylarında bir
kaçakçı tarafından öldürüldüğü iddia edildi.Şiirler,hikayeler,romanlar
yazdı,çeviriler yaptı.İlk yazıları Balıkesir’de Irmak dergisinde
çıkmıştı.Sabahattin Ali 1930’lu yıllarda öyküye gerçekçi ve yeni bir soluk
getirmişti.
Kitabın Konusu
Romanın önemli karakterleri arasında Maria Puder ve Raif
Efendi yer alır. Raif Efendi'nin içine kapanık yaşamında
ruhsal olarak ne büyük fırtınalar yaşadığı ve bunları dile
dökemeyip günlüğüne aktardığı; büyük aşkının yarattığı
duygularının anlatıldığı bir aşk romanıdır. Raif efendi'nin
kendi halinde keskin sükunetinin ardında gizlediği hayatını
ve sevdiği kadına kendi tabiriyle Kürk Mantolu Madonna'sına
ulaşmak için verdiği tutkulu mücadele anlatılır.
Herkesin okuması gereken Türk Edebiyat'nın özel
kitaplarındandır.
Kultur_Sanat
Ekibi olarak öneriyoruz.
Kitabın Geniş Özeti
Kitabın Geniş Özeti
Yazar bir bankada küçük
bir memuriyette çalışmakta iken,sebebinin ne olduğunu bilmediği bir şekilde işten
çıkartılmıştır.
Bir akşam üstü Ankara sokaklarında yürümekte
iken eski okul arkadaşı Hamdi’ye denk gelir.Hamdi bir şirkette oldukça iyi bir
mevkide bulunmaktadır ve yazarın ertesi gün yanına gelmesini ister.Ertesi gün
olupta yanına gittiğinde,Hamdi ona bir iş bulduğunun müjdesini verir.Şirketin
bankalarla olan işlerini takip edecektir.Hamdi’nin yanınadan ayrılıp,onun için
Raif efendinin odasına konmuş olan masanın bulunduğu odaya doğru
yürür.Hamdi’nin sessiz,sakin,ahlaklı diye anlattığı Raif efendiyle
tanışır.Günlerce aynı odada oldukları halde Raif efendiyle hiç bir şey
konuşmamışlardır;ama diğer servisteki memurların çoğuyla akşamları kahvede
tavla oynayacak kadar ilerletir sohbeti.
Raif bey,Almanca tercümesi
yapıyordu.Şirketteki diğer memurlar onun kıdemli olduğu halde maaşının hiç
arttırılmadığını söylemişlerdi.Öğle yemeğini dahi odasında yiyor ve mesai
bitince hemen eve dönüyordu.Raif efendi kalabalık bir aileye sahipti.Bazen
hastalanır,işe gelmezdi ve tercüme edilecek yazılar evine gönderilirdi.Ama bu
durumu sürekli yüzüne vurmaktan çekinmezlerdi.
Çoğu zaman olduğu gibi,yine bir gün Hamdi
hışımla odaya girdi ve Raif efendiyi azarladı.Raif efendi önündeki kağıda bir şeyler
karaladı.Odadan çıktığında yazar merakına yenik düştü ve kağıttaki resme
bakıp,donakaldı.Hamdi’nin resmiydi.Yüzünün bütün vahşi ifadelerine
rağmen,acınacak bir tarafı vardı.Yazar o an Raif’in sarsılmaz
sükûnetinin,insanlar ile ilişkilerindeki garip çekingenliğini
anlıyordu....(Devamı için bize ulaşın izmirkulturvesanat@gmail.com)
Yorumlar
Yorum Gönder